Akif Dedemize Rahmet ve Dua ile...

Akif Dedemize Rahmet ve Dua ile...

“İstiklal Marşı” Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, 87 yıl önce bugün vefat etti. Vatan sevgisini ustalıkla işlediği eserleri ile yeni nesillere millet ve bağımsızlık sevgisini miras bıraktı.Rahmet ve dua ile anıyoruz.

27.12.2023 194

“İstiklal Marşı” Şairi Mehmet Akif Ersoy, 87 yıl önce bugün vefat etti. Vatan sevgisini ustalıkla işlediği eserleri ile yeni nesillere millet ve bağımsızlık sevgisini miras bıraktı.Rahmet ve dua ile anıyoruz.

 

Doğru adam Mehmed Akif

Yunus; “Tabtuk Emre’nin dergâhına eğri odun girmez, doğru odun girmeli” diye aylarca ormandan doğru odunlar taşıdı.

Tabtuk Emre’yi Yunus gibi anlayamayanlar, Yunus’u da anlayamadıkları için; nefislerindeki fitneye yenildi ve Yunus’u dergâhtan uzaklaştırdılar.

Yunus bu durumun bir sevki ilahi olduğunu bilerek, çeşitli coğrafyaları dolaştı. Ayağını bastığı her yere; “Hak ve halk sevgisini” götürdü.

Yunus bu çileli yola baş koyarken felsefesi şuydu:

“Aynı ormanda hem eğri hem doğru odunlar var. Elbet insanlar arasında da eğriler ve doğrular olacaktır. Ben doğruluktan yanayım” deyip yürüdü.

Mehmed Akif’i, Mehmed Akif yapan da “belki” bu felsefeydi. “Belki” kelimesini, “Belki bu sözüme itiraz edenler olur” diye tırnak içine koydum. Ya da Akif’in şu dizelerinden cesaret aldım.

Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,

İnan ki; her ne demişsem görüp de söylemişim.

Budur benim en beğendiğim meslek,

Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.”

Merhumun zamanında da bugün de sözü odun gibi olan ve hakikati söyleyenler, maalesef pek makbul sayılmıyorlar.

Oysa Mehmed Akif’in kişiliğini bilen, eserlerini okuyan ve anlayan herkesin, itirazsız ve ihtilafsız ittifak ettiği görüşü, Akif’in öncelikle bir “ahlak abidesi” olduğudur.

Akif böyle olduğu için; “Kur’an Şairi,” “İslam Şairi” ve “İstiklal Şairi” olarak bilinmektedir. Yalnız artık bilinmekten anlamaya geçilmelidir.

Mehmed Akif’i; “Kur’an Şairi,” “İslam Şairi” ve “İstiklal Şairi” olarak bilen, anlayan, anladığını idrak edenler yok değil elbet.

Onların varlığı sayesindedir ki İstiklal Marşı ve Akif, yan yana anılmıştır.

Mehmet Akif;  edebiyatçı, şair, eğitimci, gazeteci, veteriner-hekim olma özellikleri ile çok yönlü kişiliğine bir de milletvekilliğini eklemiş, böylece toplumsal verimliliğini ve topluma katkılarını üst düzeye çıkarmış, etkileri kendi çağını aşarak günümüze ulaşmış bir Türk aydınıdır.

Bugün,  “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.” diyen  Atatürk’ün önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı’mızı, kadın-erkek, genç-yaşlı bütün halkımızın  katıldığı  “yok olmaktan  kurtulma” destanını  ölümsüzleştiren İstiklal Marşımızın yazarının ölüm yıldönümüdür.

Ulusal birliğimizi güçlendiren, ulusal duygularımızı coşturan İstiklal Marşı’mız, büyük yurt sevgimizi, paylaştığımız ortak değerlerimizi, ortak ülkümüzü anlatan dizeleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının en önemli simgelerindendir. Büyük şair Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklal Marşı, dünyadaki en haklı, en kutsal savaşlardan birini, sömürgeciliğe karşı verilmiş ilk kurtuluş savaşını, ulusal haykırışı, direnişi, heyecanı anlatan eşsiz bir yapıttır. Mehmet Akif, güçlü anlatımıyla seçkin bir eser oluşturmuş, özlü dizeleriyle ulusumuzun, ülkesine yönelen tehditlere kararlılıkla direneceğini; bağımsızlığını koşullar ne olursa olsun koruyacağını dünyaya duyurmuştur.

İmkânsızlıklar içindeki halkımıza o çetin koşullarda umut, güven, inanç aşılayan bu dizeler, aynı zamanda Türk Ulusunun tarihinden getirdiği yüce kişilik özelliklerini, yüksek ruhunu, saygın ve soylu duygularını, düşüncelerini betimleyen edebi bir anıttır.

İstiklal Marşı’ndaki yüce duyguların ve eşsiz anlatımın dayandığı temelleri, Akif’in de içinde olduğu, Milli Mücadele’nin olağanüstü koşullarında ve hiç kuşkusuz büyük şairin taşıdığı yüksek ruhta, vatanperverlikte, ulus ve insanlık onuruna düşkünlüğünde, ayrıca sanat gücünde aramalıdır. O Mehmet Akif’tir ki  “İstiklal Marşı için yarışma açıldığını, güfte ve beste için beş yüzer lira ödül konulduğunu”  bildiren duyurulara karşılık  “Para için şiir yazamam.”  demiş,  dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey ve bazı arkadaşlarının kendisine ricalarını da aynı gerekçeyle geri çevirmiştir. Ancak, kendisine, “Kazansa da para verilmeyeceği”  vaad olununca şiirini sunmuştur. Ödül olan parayı ise   “Darülmesai”  adını taşıyan ve amacı  “yoksul kadınlara ve çocuklara örgü vb. becerileri, işleri öğreterek geçim sağlamak ”  olan hayır kuruluşuna veren şairin bu davranışı hem o günkü hem de bugünkü koşullarda değerlendirildiğinde oldukça anlamlıdır.

Mehmet Akif, İstiklal Marşı’nı, “Safahat”ına da almamış; bu şiirin, Türk ulusuna ait olduğunu belirtmiş, ulusun ortak ruhunu temsil ettiği inancıyla şiiri Türk Ulusuna ve “kahraman ordumuza” armağan etmiştir.

Şiir, 1 Mart 1921 günü, Büyük Millet Meclisi’nde, Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi Bey tarafından okunmuş ve Millet Meclisi’nin heyecan taşan alkışlarıyla karşılanmıştır. Şiirin, Büyük Millet Meclisi’nin 12 Mart 1921 tarihli toplantısında resmen milli marş olarak kabul ediliş töreni de anılmaya değerdir: O gün eserin değeri üzerinde yapılan kısa görüşmeden sonra “Milletin ruhuna tercüman olan ve Meclis’in kabulü ile resmi bir mahiyet iktisab eden İstiklal Marşı’nın ayakta dinlenmek üzere Maarif Vekili tarafından bir defa daha Meclis kürsüsünden okunması”  önerilir ve öneri kabul edilir. Büyük Millet Meclisi’nin bütün üyeleri ayağa kalkarlar, derin bir vecd ve coşkun bir heyecan içinde marşı dinlerler.

Bugün de hiç eksilmeden aynı heyecanı yaşatan bu dizeler üzerinde, Türk Ulusunun ortak ruhu can bulmakta,  birlik ve dayanışma duygusunun gür sesi duyulmakta ve duyurulmaktadır.

Onun özellikle üzerinde durduğu kesim gençliktir. Gençler; işçi, öğrenci, asker, öğretmen olarak eserlerinde yer almıştır. Safahat’ının altıncı kitap bölümü, Akif’in sembol genç olarak düşünerek oluşturduğu Asım adıyla yayımlanmıştır. Asım kimliği, Türk gencinin taşıması gereken değerler dizisini içerir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlanma devriminin en önemli kurumlarından olan “Temel Eğitim”in ve bu bağlamda da Okulumuzun  “ülkenin geleceğini kuracak gençleri iyi yetiştirme” sorumluluğuyla davranırken Mehmet Akif’in ideal genci Asım’ı tanımak, Asım’ın üzerinden Türk gençlerine seslenişlerini duymak, bugüne ve yarına örnek gençler kazanmada bize yol gösterecektir. Bir ölçüde Akif, bizi özeleştiriye yönlendirir ve görevimizi başarma derecemizi sorgulatır; çünkü ulaşılacak değerleri şöyle sıralamıştır:

•   Genç, sağlıklı bir bünyeye sahip olmalıdır. Sağlam bünye, verimli işler yapmak için gereklidir. Beslenmesine dikkat eden, spor yapan genç ister o.

•   Genç, inançlı ve kararlı olmalıdır. Ruhun mayası budur.

•   Genç, marifet ve fazilet sahibi olmalı; yani bilgili ve erdemli olmalıdır. Bilgi, gencin en önemli süsüdür.

•   Genç, umudunu hiç yitirmemelidir. Umudu yitirmek, bataklığa düşmektir.

•   Genç, çalışkan olmalıdır. Çalışmak, bir görevdir ve amaca ulaşmak için araçtır.

•   Genç, haksızlıklara hukuk düzeni içinde karşı koyacaktır. Zorbalık yapmadan.

•   Genç, kendine güvenir. Donanımlı ve birikimlidir ve bu onu güçlü kılar, pısırık ve ürkek olmaz.

•   Genç, sorumluluk sahibidir. Çevresine duyarlıdır, görevinin bilincindedir.

•   Genç, yeri geldiğinde vatanı için ölür.

İşte bu yüzden de Çanakkale Şehitlerine şiirinde, vatanı için canını verenler, şehit olanlar, Asım’ın neslidirler:

“Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…

O rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar.

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer. …”

Akif, bilgili, kültürlü, erdemli Türk gençlerinin yücelttiği Türk Ulusunu betimler, bunun gerçekleşmesini diler. Bu amaç için bütün nesillerin çabasını ister.  Ve Türk şehidine söylettiği şu dizelerde vatan, özgürlük ve bağımsızlık aşkı yankılanır:

 

O zaman vecd ile bin secde eder, varsa taşım,

Her cerihamdan İlahi boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır ruh-i mücerret gibi yerden na’şım!

O zaman yükselerek Arşa değer belki başım!

 

Dalgalan sen de şafaklar gibi, ey şanlı hilal!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal…

Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet

 

Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin İstiklal!

 

“Allah bu ulusa bir daha istiklal marşı yazdırmasın!”

 

Mehmed Akif’in kişiliğini bilen, eserlerini okuyan ve anlayan herkesin, itirazsız ve ihtilafsız ittifak ettiği görüşü, Akif’in öncelikle bir “ahlak abidesi” olduğunu göreceğini, Akif böyle olduğu için; “Kur’an Şairi,” “İslam Şairi” ve “İstiklal Şairi” olarak bilindiğini, artık bilinmekten anlamaya geçilmesi gerektir.

“İstiklal Marşımız, tarihten silinmek istenen bir milletin hangi değerlere sarılarak, İstiklal mücadelesini kazandığını anlatır. Bizi millet kılan vazgeçilmez değerlerimizin en veciz ifadesi olan İstiklal Marşı, ilelebet yurdumuz semalarında yankılanacaktır.

                Ruh şairi Mehmet Akif Ersoy’u 87. Ölüm yıldönümünde rahmet,minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhu için,El Fatiha